Nâzım Hikmet: Partili komünist
T. K. P.’m benim,
seni düşünüyorum.
Sen dünümüz, bugünümüz, yarınımızsın,
en büyük ustalığımız,
en ince hünerimizsin.
Sen aklımız, yüreğimiz ve yumruğumuzsun.
Nâzım Hikmet’in 1920’lerin başlarındaki ulusal kurtuluşçuluktan sosyalizme uzanan öyküsü, kendi ifadesiyle bilinçli yaşamının başlangıcı olacak ve Nâzım, hayatı boyunca komünist kimliğini gururla taşıyacaktı. Bakü’den Moskova’daki KUTV’a uzanan görkemli yolculuk, Nâzım Hikmet’in komünist kimliğinin inşasında önemli bir kilometre taşı olacaktı.
Nâzım Hikmet’in yeryüzünün büyük altüst oluşlarla devindiği bu süreçte Türkiye Komünist Partisi (TKP) ile tanışması, hayatı boyunca yarattığı ve komünist bilinci işlediği tüm eserlerine damga vuracak, komünist aydının bundan böyle TKP’den, TKP’nin de Nâzım’dan ayrı değerlendirilemeyeceğini gösterecekti.
Tarihsel açıdan önemli bir veri olarak, Mustafa Suphi’lerin öncülüğünde 10 Eylül 1920’de kurulan TKP, sözcüğün tam anlamıyla ulusal kurtuluş mücadelesinin içine doğmuştu. Emperyalist işgal karşısında ulusal kurtuluş mücadelesi pek çok farklı siyasal özneyi içinde barındırıyordu ve dönemin TKP’si, yine dönemin koşullarına göre çok ileri bir programla, ulusal kurtuluşun bir sosyalist iktidarla zirveye ulaştırılmasını savunuyordu.
Bağımsızlığın sosyalizmle taçlandırılması düşüncesi, genç şairin yolunun TKP ile kesişmesini sağlayacak ve Nâzım’ın bundan böyle tüm yaşamı boyunca partili kimliğiyle hareket etmesinin yolunu açacaktı.
Anadolu’daki ulusal kurtuluş mücadelesinin zaferle sonuçlandığı ve 1923 Cumhuriyet Devrimi’yle yeni bir kuruluşun başladığı dönemde, Nâzım, artık kısa adıyla Sovyetler Birliği olarak anılan sosyalist ülkenin başkenti Moskova’daki Komünist Üniversitesi’ndeki eğitimine devam ediyordu. Burjuva devrimci iktidarın Türkiye’de yerleşiklik kazanma sürecinde politik öznelerin içerideki mücadelesi de devam ediyordu ve Nâzım Hikmet, 1924 yılının sonunda partisinin kararıyla Sovyetler Birliği’nden Türkiye’ye dönecek ve fiilen parti çalışmalarına katılacaktı. 1925’te çıkarılan Takrir-i Sükûn Yasası’nın ardından Nâzım, bu defa 1928 yılına kadar, bir kez daha SSCB’ye gidecekti.
Türkiye’de 1925 ve 1927 tevkifatlarının da yaşandığı bu süreçte, Nâzım, zor koşullar altında toplanan parti kongrelerine de katılacak ve entelektüel kimliğiyle partili kimliğini bir ve aynı şey görerek, sosyalizm mücadelesini sürdürecekti.
⇐ Sayfa 2: Nâzım ilk kez Sovyet yurdunda
Sayfa 4: Nâzım’ın şiirinde büyük dönüşüm ⇒