Türk edebiyatına müdahale: “Putları Yıkıyoruz”
1928 yılında ikinci kez Türkiye’ye geri dönen Nâzım Hikmet’in, 1929 yılında henüz 27 yaşındayken Resimli Ay dergisinde başlattığı “Putları Yıkıyoruz” başlıklı yazı dizisi, Türkiye’de edebiyat dünyasında büyük bir yankı uyandıracaktı.
Komünist şair, o yıllarda 835 Satır başlığıyla yayımlanan kitabında yer alan şiirlerinde de görüldüğü üzere, eski biçimin özü yansıtmaya yetmediğini savunuyordu.
Komünist ozan, dönemin Türkiye’sinde “dokunulmaz” görülen Abdülhak Hamit, Mehmet Emin, Yakup Kadri ve Peyami Safa gibi isimleri kıyasıya eleştiriyor ve Türk edebiyatında yeni bir sayfa açılmasını savunuyordu.
Nâzım, köhnemiş ve yıkılması gereken putlar olarak gördüğü isimleri, biçimde Türkçeyi yetkin bir tarzda kullanamamakla, özde ise eserlerde toplumsal gerçekliğin ve çelişkilerin üzerini örten, sınıf, tabaka ve bireylerin yaratılamadığı ve ifade edilemediği yapay bir dil kullanmakla suçluyordu.
Kılıçlar çekildi ve edebiyat dünyası derinden sarsıldı. Dönemin edebiyat ikonları, henüz 27 yaşında olan komünist şairin eleştirileri karşısında hayrete kapılır ve hatta dehşete düşerken, edebiyat dünyasında da, başlayan tartışmanın içinde polemiklerle ve karşı yazılarla, yer yerinden oynuyordu.
Nâzım Hikmet, edebiyat dünyasına yaptığı bu müdahaleyle, komünist bir aydın olarak hem yıkıcı hem de kurucu özelliklere sahip yetkin bir edebiyatçı olduğunu da ispatlamış oluyordu.
Nâzım’ın imzasını taşıyan “Putları Yıkıyoruz” kampanyası, özellikle gelecek kuşaklar için devrimci bir zemin hazırlamasıyla, edebiyat tarihindeki özgün ve sıçratıcı yerini almış oldu.
“Putları Yıkıyoruz” esas itibariyle 1930’lu yıllarda artık oturmakta olan yeni düzen açısından Nâzım’ın gitgide “tahammül edilemez” olarak görülmeye başlanacağı yoğun ideolojik müdahale ve mücadelesinin oldukça önemli bir evresidir. Bu yıllarda Nâzım, bir yandan, Avrupa’da yükselişe geçen faşist ideolojiyi Türkiye’de benimseyen kesimlere karşı bayrak açarken, diğer yandan da, faşist ideolojiye karşı sosyalist ideolojinin ağırlık kazanmasına çalışır. Bir yandan da çeşitli sanat dallarında ve deneme alanında ortaya koyduğu çalışmalarla, seküler, emek eksenli modern bir kentli kültürün biçimlenmesinin de öncülerinden olur. Sadece şiir formunda değil, roman ve deneme yazarlığıyla başka edebiyat türlerinde de, başta tiyatro olmak üzere, resim ve sinema gibi alanlarda da üretimde bulundu.
⇐ Sayfa 4: Nâzım’ın şiirinde büyük dönüşüm
Sayfa 6: Nâzım Hikmet’in mahpusluk dönemi: “Umut insanda” ⇒